Bir Müslümanın Evi Nasıl Olmalıdır?
KUR'AN'A GÖRE İSLÂMÎ MESKEN Veya BİR MÜSLÜMANINEVİ NASIL OLMALIDIR?
Prof. Dr. AIiÖZEK
M. Ü.İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
İslâm Dini'nin kaynağı vahiydir. Bu kaynaktan bize vahiy olarak gelen Kur'an'dır. Müslümamn biricik görevi, bütün davranışlarını Allah'ın kitabı Kur'an'a ve Rasûlullah'm kavlî, fiilî, takdirî ve tatbikî sünnetine uydurmak, dinî ve dünyevî işlerinde bu kaynağı esas almaktadır. Zira, Rasûlullah Efendimiz bu konu ile ilgili olarak Sünen-i Tirmizî, cüz: 11, bab: Sevâbü'l-Kur'an, s. 30 el-Haris el-AVer yoluyla Hz. Ali'den gelen bir rivayette şöyle buyurmuştur:
el-Hâris şöyle der:
Mescide uğramıştım; bir de ne göreyim! insanlar toplanmışlar, ileri-geri konuşmalara dalmışlar... Bunun üzerine Hz. Ali'nin yanma geldim ve O'na şöyle dedim:
Ey mü'minlerin emiri! Görmüyor musun, insanlar çirkin konuşmalara daldılar. Hz. Ali:
-Onu yaptılar mı? dedi.
Ben de evet dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
-Bana sorarsan dinle, söyleyeyim! Ben, Rasûlullah'm "Biliniz ki, ileride bir fitne zuhur edecek..." dediğini işittim. Bunun üzerine,
-O fitneden kurtuluş nedir yâ Rasûlallah! deyince şöyle buyurdular:
-Allah'ın kitabı Kur'an! Onda sizden Öncekilerin kıssaları, sizden sonra geleceklerin haberleri, kendi aramızdakilerin hükümleri vardır. O, hak ile bâtılı ayırandır; asla değersiz değildir. Cebbarlardan kim onu bırakırsa Allah onun belini kırar. Kur'an'dan başkasında hidâyet arayanı Allah saptırır. Kür'ân Allah'ın sağlam ipidir, Kur'ân hikmet dolu hâtıra, dosdoğru caddedir. Arzular onu bozamaz; diller onu karıştıramaz; âlimler ona doymaz. Mütemadiyen tekrar edilmekle eskimez. Acâib ve garaibi tükenmez.
O Kur'ân ki, cinlerin işitir-işitmez, "Biz acîb bir okuma işittik, doğru yola iletir, ona iman ettik", dedikleri kitabtır. Kur'an'la konuşan tasdik olunur. Onunla amel eden sevaba kavuşur; onunla hükmeden âdildir. Kur'an'a çağıran doğru yola çağırmıştır. Bunları al, sakla ey A'ver! İleride sana lâzım olur."
İşte Peygamber, Kur'ân'ı böyle tavsif etmiştir. Kütüb-i Sitte başta olmak üzere bütün hadis kitaplarının "Fezâilü'l-Kur'ân =Kur'ân'ın Faziletleri" bölümlerinde Kur'ân'ın üstünlüğü ile ilgili pek çok malumat vardır. Bu konuda geniş bilgi isteyenler, meşhur hadis kitaplarındaki "Fezâilü'l-Kur'ân" bölümlerine bakabilirler.
Hadiste geçen "İleride bir fitne zuhur edecek" sözünden anlaşılan, müslümanların zamanla Kur'ân'ı ortaya koyduğu İslâm'ın ana esaslarından ayrılacaklarını haber vermektedir. Böyle durumlardan kurtulmanın yolu Kur'ân'a sarılmaktır.
Bu hadisten anlaşıldığına göre bize düşen vazife, bütün işlerimizde önce Kur'ân'a müracaat etmek olmalıdır. İşte biz de, bu toplantıda tartışılacak olan "İslâmî Mesken" konusunda Kur'ân'a müracaat ettik. Konu ile ilgili doğrudan olmasa bile dolaylı olarak bazı kaidelerin bulunduğunu tesbit ettik. Kurân'da, insanın oturduğu ve barındığı yer olan "ev", "mesken" ve " beyt" olarak iki adla geçmektedir.
Mesken kelimesi Kur'ân'da pek çok âyette geçmesine rağmen daha ziyade eski kavimlerin yaşadıkları coğrafyayı belirtmek, yurtlarına dair bilgiler vermek için zikredilmiştir. Konumuzla ilgili tarafı pek azdır. Onun için biz burada daha çok ev mânâsına gelen "Beyt" kelimesi üzerinde duracağız.
Beyt de Kur'ân'da üç mânâda kullanılmıştır:
1)- Ma'bed ve Mescid mânâsında: "Şüphesiz âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulmuş olan ilk ev (ma'bed), Mekke'deki (Kâ'be)'dir. ayetinde olduğu gibi. (Al-i İmran, 96).
Bu mânâda beyt, onbeş kadar âyette geçmektedir.
2)- Aile mânâsına: "Allah'tan başkasını dost edinenlerin durumu, kendisine yuva yapan örümceğin durumuna benzer. Halbuki ev lerin (ailelerin) en zayıfı, şüphesiz Örümceğin yuvası (ailesi) dir. Keski bunu bilselerdi!" (el-Ankebût, 41).
Müfessirler bu âyetteki "ev"den aile mânâsını anlamışlardır. Yapılan araştırmalara göre örümcek, aile yapısı en zayıf hayvanlardan biri olarak bilinmektedir.
3)- İçinde oturulan yer, Kur'ân'ın pek çok âyetinde mesken mânâsına kullanılmıştır. Ancak buralarda fizikî yapıdan ziyade evin hukukî ciheti ele alınmış, daha çok bir arada yaşayan aile fertleri ile çevre üzerinde durulmuştur:
"Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğini de; haber vermeden ve izin almadan, izin verildiği takdirde de selâm vermeden girmeyiniz! Bu şekilde davranmak sizin için daha hayırlıdır. Herhalde bunu düşünüp anlarsınız." (Nûr Sûresi, 27).
Bu âyette "hâne dokunulmazlığı" vurgulanmıştır. Zira kim olursa olsun, başkasının evine izinsiz giremez, izin verilip girdiği zaman da kişinin Önce selâm verip hal hatır sorması gerekmektedir. Ayrıca ehemmiyeti sebebiyle bu konuda pek çok hadis vârid olmuştur. Ancak "Sünnette Mesken" ile ilgili hadisler bundan sonraki tebliğde verileceğinden biz burada bunlara girmiyoruz.
Mesken mânâsında kullanılan diğer âyetler şöyledir: "Girmek üzere vardığınız evde kimse bulamadığınız takdirde, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size "geri dönün!" denilirse hemen dönüp gidin. Çünkü böyle yapmanız sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah yaptıklarınızı bilir." (Nûr Sûresi, 28).
"İçinde size ait eşya bulunan ve oturulmayan bir eve girmenizde beis yoktur. Allah, sizin açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir." (Nûr Sûresi, 29).
"Ey mü'minler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz, hizmetçileriniz') ve kendi aile ferdlerinizden henüz erginlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce (gece), dinlenme
zamanı olan öğle vaktinden sonra soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra olmak üzere (yanınıza girmek istediklerinde) her üç vakitte de sizden izin istesinler. Bu vakitler, istirahat ve uyku zamanları olduğundan mahrem yerlerin açık olabileceği üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için, ne de onlar için ortalıkta dolaşmakta bir mahzur yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz, îşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah, her şeyi bilen ve hikmet sahibidir." (Nûr Sûresi, 58).
Bu âyetin inmesine sebep olan olay, tefsirlerde şöyle anlatılır:
Hz. Peygamber bir gün öğle vakti, Müdlic adlı bir sahabiyi göndererek Hz. Ömer'i çağırtmıştı. Müdlic, Hz. Ömer'in odasına izinsiz girdi. Hz. Ömer radiyallahu anh uyuyordu ve muhtemelen üzeri açılmıştı. Uyandığında Hz. Ömer'in canı sıkıldı ve böyle zamanlarda odalara izinsiz girilmemesi hakkında bir âyet gelmesini temenni etti. Rasûlullah'ın huzuruna vardığında bu âyetin inmiş olduğunu görünce sevindi ve şükretti. Bu sebeple bugün yaşadığımız evlerimizde de çocuklarımızın 4 yaşından itibaren ana-babaların ve diğer erginlerin odalarına girerken izin almaları gerekir. Nûr Sûresi'nin 59, 60 ve 61. âyetlerinde konu ile ilgili olarak daha fazla bilgi yerilmektedir.
Bir hususa dikkati çekmek istiyorum: Kur’an bir meseleden bahsederken genel olarak ö meselenin en çok önem arzeden cihetini ele alır. Konunun diğer kısımlarını Rasûlullah'ın sünnetine ve müslümanların anlayışına bırakır. Buna örnek olarak zekâtı verebiliriz. Kur'an'da zekâtın iki yönü belirlenmiştir:
1- Farziyeti,
2- Sarf yerleri.
Zekâta dair diğer meseleler Peygamber'in sünnetine bırakılmıştır. Tıpkı bunun gibi Kur'an'da mesken meselesi; ana hatlarıyla ele alınmış, daha ziyade aile, çevre ve hane dokunulmazlığı konularına yer verilmiştir.
Evin önemi, ailenin önemi ile ilgilidir. Onun için Kuran aile hukukunu bütün yönleriyle ele alır ve tafsilâtlı açıklamalar yapar. Ev, insanın istirahat yeridir. Kur'an bu hususa da Önem vermiştir. Ev ve aileyi yakından ilgilendiren bir konu da çevredir. Bu konuda da Kur'an'da tafsilât vardır. Bunların tam olarak ve dengeli bir biçimde uygulanmasına gelince elbette bu durum zamana ve şartlara göre değişebilir. Bu değişebilir durumların tanzimi ise sünnete ve müslümanların anlayışına bırakılmıştır.
Nitekim Nûr Sûresi'nin 59-64. âyetleri, insan hayatını tanzim eder. Hayatın her türlü münasebet ve bağlantılarını, hareket ve sükûnetini ayarlar. En küçük günlük hareket tarzını gösterdiği gibi bazı umûmî hükümler de koyar. Bunlar arasında bir insicam ve uygunluk sağlayarak sonunda her şeyi kâinatın halikı ve sahibi olan Allah'a irca' ve tevcih eder. Bu âyetlerde evlere girerken izin almaktan tutun da insanlar arasında ve kâinatta olup biten çeşitli davranışlara kadar pek çok konu yer almaktadır.
Müslümanların cemiyet olarak birbirlerine karşı nasıl davranmaları gerektiği, ana hatlarıyla belirlenir. Ayrıca müslümanlarm Allah elçisine karşı nasıl davranmaları icab ettiği ele alındığı gibi baba, dost, çalışma arkadaşları ve idarecilerle ilişkilerinde tâbi olacakları terbiye ve âdabın önemli olanları da ele alınmıştır.
Buraya kadar söylenenlerden anlaşıldığına göre, Kur'an'da İslâmî meskenle ilgili olan âyetlerde üç ana konu üzerinde durulmuştur:
1- İslâm, aile hayatına çok büyük önem vermiştir. Aile için mutlaka uygun bir meskene ihtiyaç vardır. O halde İslâmî meske nin, aile ferdlerine İslâm'ı rahat tatbik etme imkânı veren bir mekân olması gerekir. Binaenaleyh, İslâmî mesken fizikî yönden geniş, kullanışlı, rahat ve güvenli olmalıdır.
2- İslâmî mesken, aile ferdlerinin birlikte oturdukları bir yer olması sebebiyle, aile olarak yaşamaya elverişli bir mekân ol malıdır.
3- İslâmî meskenin çevre şartları da İslâm'a uygun olmalıdır.
4- İslâm, bir taraftan aile hayatını teşvik ederken diğer taraf tan, aile ferdleri arasında riâyet edilmesi zarurî olan mahremiyet meselesine de önem vermiştir. Bu sebeple İslâmî meskenin mahre miyet esaslarına uygun biçimde tanzim edilmesi gerekir.
Müslüman bir ailenin evinde, ana-baba için, banyosu içinde bir oda, kız veya erkek, ergenlik yaşına gelmiş her çocuk için müstakil birer oda, geniş bir mutfak ve misafir odası bulunmalıdır. İmkânsızlık halinde erginlik çağına basmış erkeklere bir oda, kızlara da bir oda verilebilir. Evde imkânlar ölçüsünde haremlik-selâmlık da bulunmalıdır.
Benzer Konular
EVKAF TOPLANTISINDA SUNULAN TEBİĞ
8-10 eKİM 2009 tarihinde Medine-i Münevvere'de yapılan toplantıda sunulan "Mukayesetü'l-Evkafi'l-Cedide bitürkiye mea'l-evkafi'l-İslamiye" başlıklı Arapça tebliğ metni
AİLE ve AHLAK
Dünya İslam Birliği'nin Mekke'de 31 Mayıs-2 Haziran 2008 tarihlerinde tertiplediği İNSANLIĞIN ORTAK OLDUĞU AİLE VE AHLAK konulu toplantıda sunduğum Arapça tebliğ metnimdir.
HAC MENASİKİ
MENASİKÜ'L-HAC TEBLİĞ METNİ