“Ehl-i Kitab Kimdir?”
MÜZAKERE METNİ
Prof. Dr. Ali ÖZEK
Sayın Prof. Dr. Bedreddin ÇETİNER’in hazırladığı “Ehl-i Kitab Kimdir?” konulu tebliği hakkında düşünce, tenkit ve katkılarım.
Altı sayfalık bir metin halinde yazılmış bulunan tebliğ, dil ve ifade bakımından normaldir. Tabiî olarak tebliğ çoğunlukla Kur’an âyetlerine dayalı olarak hazırlanmıştır. Bu itibarla konunun tarihi yönü ihmal edilmiştir. Zira Kur’an indiği devirde yaşamakta olan dinlerin ve inançların bir geçmişi vardır. Özellikle Kur’an indirilmeden önceki câhiliyyet devri edebiyatında Ehl-i Kitapla ilgili bilgiler, kelimenin anlamı hakkında bilgi verilmemiştir. Kur’an’ın inmeğe başladığı zamanda veya daha önce Arap edebiyatında böyle bir tabir ve ifade var mıydı? Varsa hangi manada kullanılırdı? Kur’an geldikten sonra hangi manalarda kullanıldı? Bu hususlara tebliğde fazla yer verilmemiştir.
Diğer bir husus da tebliğde hep âyetlerle istidlal edilmiştir, ama başlangıçtan günümüze kadar yazılmış tefsirler hiç olmazsa birkaç âyette taranarak selef âlimlerin bu tabiri nasıl yorumladıklarına dair yeterli bilgi sunulmamıştır.
Bedreddin Hoca çalışmalarında vardığı neticeyi keskin bir ifade ile dillendirerek; Ehl-i Kitab’ın müşrik olduğunu iddia etmektedir.
Tebliğ sahibinin böyle bir neticeye varması, serdettiği delillere göre makul sayılabilir ama genel olarak meseleye bakılınca pek doğru olmasa gerek. Zira Kur’an’da müşrikler sırf Allah’a ortak koşanlardan ibaret değildir. Müşrik tâbiri Araplar için kullanıldığında putperestler anlamındadır. Arapların dışındaki kavimler için kullanıldığında ise tek Allah inancına sahip olmayan bütün dinler ve inançlar kastedilir.
Yine İslam fıkıh âlimleri, muamelât yönünden de Ehl-i Kitap ile müşriki birbirinden ayırmıştır. Ehl-i Kitapla evlenmek câizdir, ama müşrikle câiz değildir. Ehl-i Kitab’ın kestiği yenir, müşrikin kestiği yenmez. Buna benzer daha pek çok hüküm vardır. Binaenaleyh Ehl-i Kitab’a müşrik deyip kestirip atmak herhalde üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir.
Bir diğer husus da Bedreddin Hoca’nın, “Ehl-i Kitab” tabirinden Müslümanların kastedildiğini ifade etmesidir ki bu da bir nevi “bana görecilik” felsefesini andırıyor.
Tarihte meşhur olan şöyledir: Kur’an geldiği esnada Araplar arasında okuma yazma bilenler çok azdı. Arap yarımadasında okuma yazma bilenler genelde Yahudiler ve Hristiyanlar idi. Ayrıca Yahudilerin Tevratı, Hristiyanların İncil’i kitap olarak vardı. Bunlardan dolayı okur yazar olan Yahudi ve Hristiyanlara “Ehl-i Kitab diye hitap edilmiştir” deyen tefsir âlimleri vardır. Ama Kur’anı kasdederek o günün Araplarına Ehli kitap denmesi, çok uzak bir ihtimaldir. Kaldı ki cahiliyet devrinde bazı arap kabileleri okur yazar olmayı iyi görmezlerdi. Çünkü onlara göre ilim, ezbere dayanan bilgilerden ibaretti. Böyle bir anlayış, çölde göçebe olarak yaşayan ve okuma yazma hususunda hiçbir imkana sahip olmayan çöl arabı için herhalde o devirde normal idi.
Burada benim işaret etmek istediğim bir husus var ki o da şudur: Kur’anın en kapsamlı tarifi “ Kur’an, hidayet ve mu’cize kitabıdır”. Onun hedefi insanları doğru yola sevketmektir. Bu itibarla kur’an ele aldığı her konuda verdiği her misali hidayete vesile olması için verir. Nitekim Kur’anda Peygamberler ve Salih kişilerden örnekler verildiği gibi Nemrutlardan, Firavunlardan ve kötülük yapan diğer milletlerden ve kişilerden de örnekler verir. Ehli kitap da bunlardan biridir.
Benzer Konular
Ehl-i Sünnet İnancına Göre Devletin Oluşumu Ve İşleyişi
İlk İslâm devleti, herkesçe malum olduğu üzere Allah Rasûlü Hz. Muhammed(s.a.v.) tarafından Medine’de kurulmuştur. Rasûlulla’ın iki vasfı vardır: 1. Allah rasûlü oluşu, 2. Devlet reisliği. Rasûlullah devleti, on sene gibi kısa bir zaman içinde teşkil etmiştir. Burada ben devletin nasıl işlediği, nasıl idare edildiği üzerinde durmayacağım. Ben özellikle Rasûlullah’tan sonraki devlet şekli, idaresi ve işleyişi üzerinde durmak istiyorum. Zira, Ehl-i Sünnet inancına göre devlet olmadan hiçbir şey olmaz. Bunun için Rasûlullah, Medine’ye gelince önce devleti kurmuştur.
“Ehl-i Kitab Kimdir?”
Sayın Prof. Dr. Bedreddin ÇETİNER’in hazırladığı “Ehl-i Kitab Kimdir?” konulu tebliği hakkında düşünce, tenkit ve katkılarım.