https://islamansiklopedisi.org.tr/el-kessaf islamansiklopedisi.org.tr/muellif/ali-ozek

Ali Özekin telif ettiği el-KEŞŞÂF maddesi: İBN EBÛ ŞERÎF, Burhâneddin Tefsir, hadis ve fıkıh âlimi.

Ali Özekin telif ettiği el-KEŞŞÂF maddesi: İBN EBÛ ŞERÎF, Burhâneddin Tefsir, hadis ve fıkıh âlimi.

09 Mayis 2021

el-KEŞŞÂF الكشّاف Mu‘tezile âlimlerinden Zemahşerî’nin (ö. 538/1144) ağırlıklı olarak dirâyet metoduyla yazdığı tefsiri.       Müellif: ALİ ÖZEK

Tam adı el-Keşşâf ʿan ḥaḳāʾiḳı ġavâmiżi’t-tenzîl ve ʿuyûni’l-eḳāvîl fî vücûhi’t-teʾvîl’dir. Bazı kaynaklarda el-Keşşâf ʿan ḥaḳāʾiḳi’t-tenzîli’n-nâṭıḳ ʿan deḳāʾiḳi’t-teʾvîl veya sadece el-Keşşâf ʿan ḥaḳāʾiḳi’t-tenzîl adıyla zikredilir. Zemahşerî, Adliyye fırkasına mensup âlimlerin bir tefsir yazması hususundaki ısrarlarının yanı sıra hayatının son döneminde Mekke’de mücâvir olarak bulunduğu sırada Emîr Ebü’l-Hasan İbn Vehhâs’ın da isteği üzerine eserini 526 (1132) yılında yazmaya başlamış ve iki yılda tamamlamıştır. Tefsirini öven Zemahşerî kitabını iki yılda tamamlamasını, otuz yılda yapılabilecek işleri iki yılda gerçekleştiren Hz. Ebû Bekir’in başarılı hizmetlerine benzeterek bunun Kâbe’nin feyziyle mümkün olduğunu söyler. Müellif, eserinin mukaddimesinde Kur’an’ı tefsir etmenin zorluğuna dikkat çekerek bunu yapacak kişinin Arap dili ve belâgatında, bedî‘ ve beyân ilimlerinde derin vukuf sahibi olması yanında diğer ilimlerde de geniş bilgi birikiminin bulunması, zihnî melekelerinin ve sezgi yeteneğinin güçlü olması, çalışma disiplinine sahip bulunması gibi özellikler taşıması gerektiğini belirtir (el-Keşşâf, I, 3-4).

Zemahşerî çalışmasını hazırlarken daha önce yazılan belli başlı tefsir, kıraat ve belâgat kitaplarına başvurmuştur. Şemseddin el-İsfahânî, el-Keşşâf’ın temel kaynağının Zeccâc’a ait Meʿâni’l-Ḳurʾân adlı eser olduğunu söyler (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1482); İbn Tağrîberdî ise el-Keşşâf’ta Rummânî’nin metodunun takip edildiğini kaydeder. Rivayet tefsiri konusunda Mücâhid, Amr b. Ubeyd, Ebû Bekir el-Esam ve Rummânî’nin yanı sıra Müşebbihe, Râfıza ve mutasavvıfeye ait tefsirler; kıraat ilimlerinde Abdullah b. Mes‘ûd, Hâris b. Süveyd ve Übey b. Kâ‘b’ın mushafları; dil ve edebiyat alanında Sîbeveyhi’nin el-Kitâb’ı, Müberred’in el-Kâmil’i, Ebû Ali el-Fârisî’nin Kitâbü’l-Ḥücce’si ile Kitâbü’l-Ḥalebiyyât’ı, Câhiz’in Kitâbü’l-Ḥayevân’ı, müellifin Nevâbiġu’l-kelim’i ve en-Neṣâʾiḥu’ṣ-ṣıġar’ı; tasavvufta ise İbn Havşeb, Tâvûs b. Keysân ve Mâlik b. Dînâr’a isnat edilen sözler ve menkıbeler el-Keşşâf’ın belli başlı kaynakları arasında yer alır.

Dirayet metoduna göre yazılan eserde rivayetlere de yer verilerek iki metot birleştirilmiştir. Âyetler tefsir edilirken çeşitli hadisler nakledildiği halde Müslim’in el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’i dışında kaynak zikredilmez. Âyetler, öncelikle dil ve belâgat kaideleriyle eski Arap şiirleri dikkate alınarak aklın ilkeleri ışığında tefsir edilirken çok ince tahlillerle kelimelerin ihtiva ettiği mecazi mânalar keşfedilmeye çalışılır. Bununla birlikte nüzûl sebepleri üzerinde durulurken hem hadislere hem sahâbe sözlerine başvurulur. Bu arada özellikle sûrelerin fazileti hakkında zayıf ve uydurma rivayetlere yer verilir; bazan rivayetlerin zayıf olduğu da belirtilir. Müellif kıraat farklılıklarına dikkat çekerek bunlar arasında Kur’an’ın üslûbuna uygun düşenleri tercih eder. Eserde neshin hikmetine temas edilerek nâsih ve mensuh âyetler belirlenmeye çalışılır. Ahkâm âyetlerinden müellifin fıkıhta mensup olduğu Hanefî mezhebine uygun hükümler çıkarılırken Şâfiî mezhebine ait görüşlere de yer verilir. Eserde uygulanan akılcı metodun bir gereği olarak çelişkili gibi görünen âyetlerin te’vili üzerinde durulur, Kur’an’da çelişkili bilgiler bulunmadığı belirtilerek bu husustaki itirazlar cevaplandırılır. Bu tür konular açıklanırken Kur’an’ın Kur’an’la ve sünnetle tefsirine ilişkin örnekler de zikredilir. Eserde Mu‘tezile mezhebinin ilkelerine uygun olan âyetler muhkem, aykırı olanlar ise müteşâbih sayılarak müteşâbihler muhkemlerin ışığında te’vil edilir; nahiv ve belâgat kaideleri de bu mezhepçi hedefi gerçekleştirme vasıtası olarak kullanılır; hatta aynı amaçla zayıf hadisler de nakledilir. İrşad bakımından faydalı olacağı düşüncesiyle asılsız olup olmadığına bakılmaksızın çeşitli kıssaların yer verildiği eser, tasavvufî düşüncenin tenkidi açısından da önemli bir kaynak değeri taşımaktadır.

Yazıldığı dönemden başlayarak müfessirlerin ilgisini çeken el-Keşşâf Kur’an’ı lugat, nahiv ve belâgat ilkelerini dikkate alarak yorumlaması, Kur’ân-ı Kerîm’in i‘câz yönlerini, özellikle taşıdığı edebî üstünlüğü ve erişilmez nazım güzelliğini ortaya koyması, Kur’an’da mânaların tasvir ve temsil yoluyla anlatılmasının etkili bir metot olduğunu göstermesi gibi özellikleriyle çok beğenilmiş ve hemen bütün müfessirlerce kaynak olarak alınmıştır. Fahreddin er-Râzî’ye göre Zemahşerî’nin sadece, meleklerin Allah’a iman ettiğini bildiren âyetten hareketle Allah’ın arş üzerinde bulunduğu yolundaki teşbihî görüşü çürütmesi bile eserin değerli bir kaynak kabul edilmesi gerektiğini gösterir (Mefâtîḥu’l-ġayb, IV, 152). Başta Fahreddin er-Râzî olmak üzere Beyzâvî, Nîsâbûrî, Ebü’l-Berekât en-Nesefî, Ebüssuûd Efendi, Elmalılı Muhammed Hamdi gibi Sünnî müfessirler el-Keşşâf’tan faydalanmıştır. Hatta bazı müellifler Beyzâvî’nin Envârü’t-tenzîl’ini el-Keşşâf’ın bir özeti kabul etmiştir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1481). Buna karşılık söz konusu Sünnî âlimlerin çoğunluğu, sırf Mu‘tezile’nin ilkelerine uygun düşen mânalara ulaşmak amacıyla zâhirî mânaların terkedilip yersiz te’villere sapıldığı, velîlerin yer yer ağır ifadelerle eleştirildiği ve bu eleştirilerin Kur’an’a dayandırıldığı, ayrıca Ehl-i sünnet’e üstü kapalı ifadelerle ağır isnatlarda bulunulduğu gibi gerekçelerle el-Keşşâf’ı eleştirmiştir. İbnü’l-Müneyyir, Kādî İyâz, Ebû Hayyân el-Endelüsî, Hüseyin b. Muhammed et-Tîbî gibi müellifler el-Keşşâf’taki i‘tizâlî fikirleri tenkit edenler arasında yer alır. Takıyyüddin İbn Teymiyye, Zehebî, Tâceddin es-Sübkî ve İbn Hacer el-Askalânî gibi bazı âlimler ise Mu‘tezile’ye ait görüşlerin belâgata dair açıklamalar içinde ve Kur’an’ın gölgesinde sunulması yüzünden el-Keşşâf’ın okunmasını dahi câiz görmemişlerdir. İbn Hişâm en-Nahvî de eserin nahve ilişkin bazı yanlış tevcihler ve hatalı tahliller ihtiva ettiğini belirterek onu eleştirmiştir. el-Keşşâf’ın çeşitli baskıları gerçekleştirilmiştir (Kahire 1925, 1980; Beyrut, ts.).

Şerh, hâşiye ve ta‘liklerinin yapılması, i‘rab vecihlerinin gösterilmesi, şevâhidinin açıklanması, i‘tizâlî fikirlerin ayıklanıp geri kalan bilgilerin özetlenmesi ve hadislerinin tahriç edilmesi gibi hususlarda olmak üzere el-Keşşâf üzerinde elliyi aşkın çalışma yapılmıştır (a.g.e., II, 1476-1482). Muhammed b. Ali el-Ensârî’nin Muḫtaṣarü’l-Keşşâf’ı, Abdullah b. Hâdî ez-Zeydî’nin aynı adlı eseri, M. Sıddîk Hasan Han’ın Ḫulâṣatü’l-Keşşâf’ı, Kutbüddîn-i Şîrâzî, Ahmed b. Hasan Cârberdî, Cemâleddin Aksarâyî, Teftâzânî, Seyyid Şerîf el-Cürcânî ve Sun‘ullah Efendi gibi âlimlerin Ḥâşiye ʿale’l-Keşşâf başlığını taşıyan çalışmaları, İbnü’l-Müneyyir’in el-İntiṣâf mine’l-Keşşâf’ı, Takıyyüddin es-Sübkî’nin Sebebü’l-inkifâf ʿan iḳrâʾi’l-Keşşâf’ı, Sekûnî’nin el-Muḳteḍab mine’t-Temyîz li-mâ fi’l-Keşşâf mine’l-iʿtizâl fi’l-Kitâbi’l-ʿazîz’i (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 351), Abdülkerîm b. Ali el-Irâkī’nin el-Muḥâkemât ʿale’l-Keşşâf beyne’ş-Şeyḫayn Ḳuṭbi’r-Râzî ve’l-Aḳsarâyî’si, Abdullah b. Yûsuf ez-Zeylaî’nin Taḫrîcü’l-eḥâdîs̱ ve’l-âs̱âr el-vâḳıʿa fî Tefsîri’l-Keşşâf’ı (Riyad 1993), bu eserin bir muhtasarı olan İbn Hacer el-Askalânî’nin el-Kâfi’ş-şâf fî taḫrîci eḥâdîs̱i’l-Keşşâf’ı, Hıdır b. Atâullah el-Mevsılî’nin el-İsʿâf fî şerḥi şevâidi’l-Ḳāḍî ve’l-Keşşâf’ı, Muhammed b. Tayyib el-Fâsî, Muhibbüddin Efendi’nin Şerḥu şevâhidi’l-Keşşâf adlı eserleri, Muhammed Mijinyawa’nın Al-Zamakhshari’s Defence of Mu‘tazilite Principles in al-Kashshaf adlı çalışması (Kahire 1970), Fazlurrahman’ın Zemaḫşerî ki Tefsîrü’l-Keşşâf îk Taḥlîlî Câʾize’si (Aligarh 1982) ve Abdülmün‘im Abdullah Hasan’ın el-Lehecâtü’l-ʿArabiyye fî ḳırâʾâti’l-Keşşâf li’z-Zemaḫşerî’si (Mansûra 1991) bu çalışmalardan bazılarıdır.

BİBLİYOGRAFYA

Zemahşerî, el-Keşşâf (Kahire), I, 15-22.

Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, İstanbul 1307, IV, 152.

Taşköprizâde, Miftâḥu’s-saʿâde, II, 98.

Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1475-1484.

Brockelmann, GAL Suppl., I, 507, 509.

M. Hüseyin ez-Zehebî, et-Tefsîr ve’l-müfessirûn, Kahire 1976, I, 429-482.

Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn, I, 308-311, 325.

Mustafa es-Sâvî el-Cüveynî, Menhecü’z-Zemaḫşerî fî tefsîri’l-Ḳurʾân ve beyânü iʿcâzih, Kahire 1984, tür.yer.

Ali Fevde Nîl, İbn Hişâm el-Enṣârî: Âs̱âruhû ve meẕhebühü’n-naḥvî, Riyad 1406/1985, s. 432.

İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Tarihi, Ankara 1988, I, 350-386.

a.mlf., “Zemahşerî ve Tefsiri”, AÜİFD, XXVI (1983), s. 68-95.

Murtazâ Âyetullahzâde Şîrâzî, “el-İtticâhâtü’l-belâġıyye ve’n-nezʿatü’l-iʿtizâliyye fî tefsîri’l-Keşşâf”, ed-Dirâsâtü’l-İslâmiyye, X/4, İslâmâbâd 1975, s. 53; XI/3 (1976), s. 9.

M. Abdurrahman el-Kürdî, “Ṣuver mine’l-belâġa fî tefsîri’l-Keşşâf”, ME, XLIX/4 (1977), s. 759-770.

Şa‘bân Salâh Hüseyin, “ez-Zemaḫşerî ve’l-Ḳırâʾât”, Ḥavliyyâtü Külliyyeti dâri’l-ʿulûm, XI, Kahire 1988, s. 2.

 

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 25. cildinde, 329-330 numaralı sayfalarda yer almıştır.

islamansiklopedisi Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.

*******************************************************************************************

İBN EBÛ ŞERÎF, Burhâneddin برهان الدين ابن أبي شريف Ebû İshâk Burhânüddîn İbrâhîm b. Muhammed b. Ebî Bekr el-Makdisî el-Mısrî (ö. 923/1517) Tefsir, hadis ve fıkıh âlimi.       Müellif: ALİ ÖZEK

18 Zilkade 836’da (6 Temmuz 1433) Kudüs’te doğdu. İlk bilgileri, kendisi gibi İbn Ebû Şerîf lakabıyla anılan ağabeyi Kemâleddin Muhammed’den öğrendi. Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledikten sonra Şemseddin İbn İmrân’dan Ebû Ma‘bed İbn Kesîr ve Ebû Amr b. Alâ kıraatleri üzere tecvid ve tashîh-i hurûf dersleri aldı. Kudüs’te Sirâceddin er-Rûmî ve Ya‘kūb er-Rûmî gibi âlimlerden Arap dili ve edebiyatı, usul, mantık, meânî ve Hanefî fıkhı konularında istifade etti. Tahsilini ilerletmek için gittiği Kahire’de Emîn Aksarâyî’den Teftâzânî’nin Şerḥu’l-ʿAḳāʾid’ini, Celâleddin el-Mahallî’den fıkıh usulüne dair Cemʿu’l-cevâmiʿin şerhini okudu. Ayrıca Alemüddin Sâlih b. Ömer el-Bulkīnî, Kādılkudât Şemseddin Muhammed b. Ali el-Kāyatî ve İbn Hacer el-Askalânî’den fıkıh, Şehâbeddin Ahmed b. İsmâil el-İbşîtî’den ferâiz ve hesap, İbnü’d-Deyrî’den tefsir dersleri aldı. 853’te (1449) babası ve kardeşiyle beraber hac için Mekke’ye giden İbn Ebû Şerîf burada Takıyyüddin İbn Fehd el-Mekkî, Ebü’l-Feth İbnü’l-Merâgī ve İbnü’z-Ziyâ el-Mekkî’den hadis dinledi; bazı hocalarından kıraat okutmak ve fetva vermek için icâzet aldı. Hacdan sonra kızıyla evlendiği Mısır’ın kādılkudâtı Şerefeddin Yahyâ b. Muhammed el-Münâvî’nin derslerine devam etti ve ona niyâbeten kadı (şeyhülislâm) seçildi; Ezher ve İbn Tolun Camii’nde, el-Medresetü’l-Hicâziyye’de ve Câmiu’l-Fekkâhîn’de tefsir, fıkıh, hitabet dersleri verdi.

İbn Ebû Şerîf 898’de (1493) Şam’a giderek Sümeysât’ta ikamet etmiş, bu sırada Şemseddin İbn Tolun kendisinden ders almış, aynı yıl uzun müddet ayrı kaldığı Kudüs’e dönerek Salâhiyye Medresesi’nde ders vermeye başlamıştır. Ancak sonraları iki defa Kahire’ye gidip geldiği, orada öğretimle uğraştığı söylenir. Bedreddin el-Gazzî ve Zeynüddin Ömer b. Ahmed eş-Şemmâ Kahire’de onun derslerine devam edenler arasındadır. Şeyhülislâmlık vazifesinden herhangi bir ücret almayan ve geçimini Kudüs’teki kendisine ait sabun imalâthanesinden temin eden İbn Ebû Şerîf 906’da (1500) tayin edildiği Mısır kadılığında dört yıl hizmet verdi. Ardından Kahire’deki Gavrî Medresesi’ne müderris oldu. Ancak zina ettiklerine dair baskı altında itirafta bulunduktan sonra bu ikrardan dönen kimselerin recmedilmemesi yönündeki görüşü sebebiyle bu görevden azledildi. Daha sonra evine çekildiyse de halk kendisinden faydalanmaya devam etti. İbn Ebû Şerîf 28 Muharrem 923’te (20 Şubat 1517) Kahire’de vefat etti. Abbâsî Halifesi Mütevekkil-Alellah’ın kıldırdığı cenaze namazından sonra İmam Şâfiî’nin kabrine yakın bir yere defnedildi.

Eserleri. Bir divan oluşturacak kadar şiirleri de bulunduğu belirtilen İbn Ebû Şerîf’in çoğu günümüze ulaşmamış olan belli başlı eserleri şunlardır:

1. Şerḥu’l-Ḥâvî. Abdülgaffâr b. Abdülkerîm el-Kazvînî’nin Şâfiî fıkhına dair el-Ḥâvi’ṣ-ṣaġīr adlı eserinin şerhidir.

 

2. Şerḥu’l-Minhâc. Nevevî’nin Minhâcü’ṭ-ṭâlibîn adlı fıkha dair eserinin dört ciltlik şerhidir.

3. Şerḥu’t-Tuḥfeti’l-ḳudsiyye fi’l-ferâʾiż. İbnü’l-Hâim’in manzum eserinin şerhidir.

4. Şerḥu’l-Behceti’l-verdiyye. el-Ḥâvi’ṣ-ṣaġīr’in Zeynüddin İbnü’l-Verdî tarafından nazma çevrilmiş şekline yapılan bir şerh olup tamamlanmamıştır.

5. Şerḥu’l-İrşâd fî uṣûli’l-ḥadîs̱. İbnü’s-Salâh’ın ʿUlûmü’l-ḥadîs̱ adlı eserinin Nevevî tarafından el-İrşâd fî uṣûli’l-ḥadîs̱ adıyla ihtisar edilen metninin şerhidir.

6. Şerḥu Ḳavâʿidi’l-İʿrâb. İbn Hişâm en-Nahvî’nin asıl adı el-İʿrâb ʿan ḳavaʿidi’l-iʿrâb olan eserinin şerhi olup Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde bir nüshası bulunmaktadır (Veliyyüddin Efendi, nr. 2965; ayrıca bk. DMBİ, II, 664).

7. el-ʿİḳdü’n-naḍîd fî şerḥi ʿAḳīdeti’bni Daḳīḳılʿîd.

8. Ḥâşiye ʿalâ Şerḥi ʿAḳāʾidi’n-Nesefî. Teftâzânî’nin ʿAḳāʾidü’n-Nesefî’ye yazdığı şerhin hâşiyesidir.

9. Naẓmü’l-Varaḳāt. İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin Şâfiî usûl-i fıkhına dair el-Varaḳāt adlı risâlesinin nazma çevrilmiş şeklidir.

10. Naẓmü Nuḫbeti’l-fiker fî muṣṭalaḥi ehli’l-es̱er. İbn Hacer el-Askalânî’nin ulûmü’l-hadîse dair eserinin 100 küsur beyitle nazma çevrilmiş şeklidir.

11. Naẓmü Luḳaṭati’l-ʿaclân. Zerkeşî’nin asıl adı Luḳaṭatü’l-ʿaclân ve bülletü’ẓ-ẓamʾân fî uṣûli’l-fıḳh ve’l-ḥikmeti ve’l-manṭıḳ olan eserinin nazma çevrilmiş şeklidir.

12. Naẓmü Tehẕîbi’l-manṭıḳ. Teftâzânî’nin Tehẕîbü’l-manṭıḳ ve’l-kelâm adlı eserinin nazma çevrilmiş şeklidir.

13. Naẓmü ʿAḳāʾidi’n-Nesefî. Ebû Hafs Necmeddin en-Nesefî’nin ʿAḳāʾidü’n-Nesefî diye bilinen risâlesinin nazma çevrilmiş şekli olup asıl adı el-Ferâʾid fî naẓmi’l-ʿAḳāʾid’dir.

14. Naẓmü rivâyeti Ebî ʿAmr. Eserde Ebû Amr’ın kıraati yaklaşık 500 beyitle nazma çevrilmiştir.

15. Manẓûme fi’l-ḳırâʾât. İbn Ebû Şerîf’e ait olduğu belirtilen, fakat hakkında başka bir bilgi verilmeyen (Ali Şevvâh İshak, IV, 167) bu eserin Naẓmü rivâyeti Ebî ʿAmr ile aynı eser olması muhtemeldir.

16. Tefsîrü’l-âyeteyn ve’l-ḥadîs̱. İki âyetle (el-Bakara 2/257; ez-Zümer 39/53) Hz. Peygamber’e salavat getirilmesine dair bir hadisin (Tirmizî, “Ḳıyâme”, 23) tefsirinden ibaret olup bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Ayasofya, nr. 393).

17. Esʾile. Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de kayıtlı (nr. 25920B) küçük bir risâle olup müellifin fıkha dair bazı sorulara verdiği cevapları ihtiva eder (DMBİ, II, 664).

18. Tefsîru sûreti’l-Kevs̱er. 879’da (1474) yazılmış olan bu eserin bir nüshası ʿUḳūdü’d-dür ve’l-cevher fî nebẕetin min esrâri sûreti’l-Kevs̱er adıyla Şam’da Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de kayıtlıdır (nr. 5881).

19. Ḳaṣîdetü’bni Ebî Şerîf (Brockelmann, GAL, II, 24).

BİBLİYOGRAFYA

Tirmizî, “Ḳıyâme”, 23.

Sehâvî, eḍ-Ḍavʾü’l-lâmiʿ, I, 134-136.

Süyûtî, Naẓmü’l-ʿiḳyân, Beyrut, ts. (el-Mektebetü’l-ilmiyye), s. 26.

Dâvûdî, Ṭabaḳātü’l-müfessirîn (Lecne), I, 16-18.

Gazzî, el-Kevâkibü’s-sâʾire, I, 102-105.

Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 70, 124, 259, 372; II, 1148, 1153, 1157, 1936-1937, 2005-2006.

İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, VIII, 118-120.

Şevkânî, el-Bedrü’ṭ-ṭâliʿ, I, 26-27.

Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 25.

Îżâḥu’l-meknûn, I, 391.

Tûnekî, Muʿcemü’l-muṣannifîn (nşr. Sıddîk Kemâl el-Mekkî), Beyrut 1344/1925, IV, 419-420.

Brockelmann, GAL, II, 24-25; Suppl., II, 13.

Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, I, 88.

Ali Şevvâh İshak, Muʿcemü muṣannefâti’l-Ḳurʾâni’l-Kerîm, Riyad 1404/1984, IV, 167.

Ali Refîî, “İbn Ebî Şerîf”, DMBİ, II, 663-664.

Mv.Fs., I, 42-43.

Benzer Konular

Ali Özekin telif ettiği el-KEŞŞÂF maddesi: İBN EBÛ ŞERÎF, Burhâneddin Tefsir, hadis ve fıkıh âlimi.

Müellifin telif ettiği maddeler veya madde bölümleri İBN EBÛ ŞERÎF, Burhâneddin Tefsir, hadis ve fıkıh âlimi. el-KEŞŞÂF الكشّاف Mu‘tezile âlimlerinden Zemahşerî’nin (ö. 538/1144) ağırlıklı olarak dirâyet metoduyla yazdığı tefsiri. Müellif: ALİ ÖZEK

KÜRT MESELESİ

Kürt meselelesinin dünü ve bu günü

RAMAZAN ve ORUÇ

Orucun şer'î tarifi şöyledir: Oruç tutmaya ehliyetli bir kimsenin imsak vaktinden iftar zamanına kadar vücudun bâtın hükmünü hâiz olan iç kısmına bir şey idhal etmek ve cima yap­maktan, ibadet niyetiyle kendini tutması yâni menetmesidir.